Gelin Seçim İttifakı Yapalım
14 MAYIS 2023, 20 YILLIK İKTİDARINIZIN SANDIKTA GİTTİĞİ TARİH OLACAK!
Memleket Partisi Sözcüsü Prof. Dr. İpek Özkal Sayan, partisinin Genel Merkezi’nde gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Sözlerine seçim tarihi ile başlayan Sayan, iktidar partisine sert eleştirilerde bulunarak “Adaletsiz Kalkınma Partisi o kadar gerçeklikten kopmuş ki yaptıkları cüzi maaş iyileştirmeleriyle, vatandaşların yaşam şartlarını iyileştirdiğini sanıyor.” dedi
Sayan, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Değerli arkadaşlar, gelelim Türkiye’nin içinden geçtiği zor döneme. Seçim tarihi yaklaşıyor ama her açıdan tükenmiş olan iktidar, kendince tüm yolları denese de vatandaşları içine düştükleri derin yoksulluktan kurtaramıyor. Yoksulluk dar gelirlinin, emeklinin, emekçinin boğazını sıkıyor. Adaletsiz Kalkınma Partisi o kadar gerçeklikten kopmuş ki yaptıkları cüzi maaş iyileştirmeleriyle, vatandaşların yaşam şartlarını iyileştirdiğini sanıyor. 5500 TL’lik emekli maaşını, kendi cebinden çıkmayan 8506 TL’lik asgari ücreti başarı olarak gösterir halde. Peki soralım sevinç çığlıkları atan vekillere: Sizler yalnızca 1 ay, çok değil 1 ay, 5500 TL ile geçinebilir misiniz? Biz söyleyelim: Geçinemezsiniz! Bu para, sizin 1 günlük lokanta masraflarınıza yetmez! Ama artık yeter. Vatandaş gözünü açtı. Kendisi yoksulluğun ipini boynuna geçirmişken sizin bindiğiniz arabaları, kullandığınız markaları, gittiğiniz tatilleri, savurduğunuz paraları gördü. Sizin ve sizden olanların günden güne zenginleşirken; sizden olmayanların, emekçilerin, ücretlilerin günden güne fakirleştiğini gördü. Yani oyun bitti!
Vatandaş artık yoksulluğa, adaletsizliğe, haksızlığa geçit vermeyecek. 14 Mayıs 2023, 20 yıllık iktidarınızın sandıkta gittiği tarih olacak. Milletimiz bayram yapacak, biz bayram yapacağız!” dedi.
KURAN-I KERİM’E KARŞI YAPILAN AŞAĞILIK SALDIRILARI LANETLİYORUZ
Sayan konuşmasında: “Ülkemizin ve tüm İslam aleminin Regaip Kandili’ni kutlayarak ve herkese huzur, barış ve beraberlik getirmesini temenni ederek başlamak istiyorum. Bu önemli günde, ülke gündeminde ne yazık ki Kuran-ı Kerim’in yakılması olayı var. Olay yeri, İsveç. Aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yaktı. Üstelik bu olay ilk de değil. Daha evvel de bu kişi, İsveç hükümetinin bu olaya göz yummasıyla aynı eylemlerde bulunmuştu. Biz Memleket Partisi olarak İsveç’te Kuran-ı Kerim’e karşı yapılan aşağılık saldırıları lanetliyoruz. Bu olay müslümanların dini inanışına karşı yapılmış büyük bir saygısızlık, insani değerlere yapılmış bir katliamdır. Kuran-ı Kerim yakmak ifade hürriyeti içinde değerlendirebilir mi? İsveç makamları da bu olaya göz yumarak bu korkunç eylemin bir parçası olmuşlardır. İsveç’in tam da NATO üyeliğinin söz konusu olduğu bu dönemde düşmanca davranışlarda bulunması, provakatif eylemlere imza atması, Türkiye’ye karşı kışkırtıcı bir politika izlemesi kabul edilemez. Kuran-ı Kerim’in yakılması aynı zamanda bir nefret suçudur. İslam düşmanlığının, ırkçı ve ayrımcı akımların Avrupa’da ulaştığı kaygı verici seviyenin bir göstergesidir. Biz de Memleket Partisi olarak İsveç makamlarını bu suçun failleri hakkında gerekli işlemleri yapmaya, tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları İslam düşmanlığına karşı dayanışma halinde somut tedbirler almaya çağırıyoruz.” açıklamasında bulundu.
GELİN SEÇİM İTTİFAKI YAPALIM
Sayan Konuşmasına “Ama tabii sandık güvenliği sağlanırsa. O zaman buradan Memleket Partisi olarak üzerimize düşeni tekrar yapalım ve tüm muhalafet partilerine çağrımızı yineleyelim. Bizler Memleket Partisi olarak tüm muhalefeti, seçim sürecine girdiğimiz bu dönemde seçmen kütüklerini kontrol etmek ve sandıkları korumak konusunda sorumlu davranmaya davet ediyoruz. 20 yıllık iktidarın gitmesini hedeflediğimiz bu seçimde en önemli tehlikelerden biri de, vatandaşlık verildiği için oy kullanma hakkına sahip olacak yabancılardır. İçişleri Bakanlığı’nın resmi açıklamasına göre 31 Mart 2022 itibariyle oy kullanma hakkına sahip Suriyeli seçmen sayısı, 113 bin 654’tür. Seçime kadar kaç sığınmacının vatandaşlık alacağı, Suriyeliler dışında Afgan, Pakistanlı, Iraklı ya da Afrikalı kaç seçmenin olacağı belirsizdir.
E-devletten isim-soy isim değişikliğine imkan verilmesi, basında çıkan ikametgah haberleri, göçmenlere yönelik hazırlanmış kılavuz ve videolar, seçmen listeleri hakkında kaygı yaratmaktadır. Seçimde seçmen kontrolünü ve sandıkların güvenliğini sağlamak hepimizin en önemli görevidir. Memleket Partisi olarak buradan yola çıkarak diyoruz ki; Gelin seçimin şeffaf, tarafsız, hukuka uygun ve güvenli yapılabilmesi için seçim ittifakı yapalım!
6’lı Masa ve diğer tüm muhalefet partileri, iktidarı değiştirmek konusunda samimiyse bu ittifak çağrımıza kulak vermelidir.” diye devam etti.
KİMSEYİ KANDIRMASINLAR BU MAYA TUTMADI TUTMAYACAK
Açıklamalarına devam eden Sayan,
“Gelelim yaklaşan seçim döneminde Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye tam olarak ortadan ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafta Türkiye’yi gitgide büyük bir bataklığa sürükleyen, her gün hukuk devleti ilkelerinden hızla uzaklaşan, enflasyonu kontrol edemeyen, adalet ilkesini terk etmiş Cumhur ittifakı; diğer tarafta ise hala Cumhurbaşkanı adayını açıklayamamış, içindeki kavgalarla, olmayan politikalarıyla ilke yoksunu 6’lı masa. İkisinin de Türkiye’nin yaralarına derman olması, sistemin rayına oturması için gereken reformları yapması mümkün değil. Cumhur ittifakı 20 yıllık iktidar sarhoşluğuyla gerçeklikten kopmuş, imzasını attığı ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve partili Cumhurbaşkanı ile liyakatten, demokrasiden uzaklaşmışken; 6’lı masa da önerdiği alternatif sistemle bu ülkenin sorunlarını çözmekten çok uzaktır. Bu 6 benzemez partinin hayali, Genel Başkanlarının üzerinde imza yetkisinin olacağı bir “kukla Cumhurbaşkanı”dır. Bu Cumhurbaşkanı hiçbir konuda tek başına karar veremeyecek, bürokratik atamalarda dahi 6 parti başkanının onayını, imzasını alacaktır. Peki kim olacak bu kukla Cumhurbaşkanı adayı? Hala bilmiyoruz, sır gibi saklıyorlar. Bu konuyu günün birinde elbet açıklamak zorunda kalacaklarını belirterek bir kenara bırakalım ve aslında temel mevzuya gelelim, yani nasıl birlikte karar alacakları meselesine. Hiçbir konuda uzlaşamayan bu 6 parti Türkiye için çok önemli olan konularda karar verebilecek mi? İstikrarı sağlayabilecek mi? Halkta karşılığı %1, %1,5 olan parti başkanları; 50+1 alarak gelmiş, gücünü halktan almış Cumhurbaşkanını hangi yetkiyle ve hangi anayasal hakla yönetecek? Kimseyi kandırmasınlar. Bu maya tutmadı, tutmayacak, göreceksiniz.” dedi.
MUHARREM İNCE’NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMASI İÇİN İMZA VERMEYE DAVET EDİYORUZ.
Konuşmasına devam eden Sayan, “İşte tam da bu yüzden biz Memleket Partisi olarak 3. bir yol öneriyoruz. Türkiye istikrar istiyorsa, Türkiye barış, Türkiye huzur istiyorsa biz buradayız diyoruz. Genel Başkanımız Sayın Muharrem İnce’nin önderliğinde Türkiye’nin aydınlık yarınlarını biz inşa etmek istiyoruz ve zamanı gelince hepinizi Genel Başkanımız Sayın Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adayı olması için imza vermeye davet ediyoruz.” dedi.
Sayan yaptığı açıklamada “Toplanacak 100 bin imza, bu ülkenin aydınlık yarınlara açılacak olan kapısının anahtarı olacak. Bizler bu imzanın E-Devlet üzerinden atılabilmesi için başvuru yaptık. Çünkü günümüzde pek çok işlem E-Devlet üzerinden halledilebiliyor. Ancak YSK yaptığımız başvuruyu kabul etmedi, işi yokuşa sürdü ve 100 bin kişinin ancak il ve ilçe seçim kurullarına giderek imza verebileceğini söyledi. Soruyorum size:
Pek çok işlemin E-Devlet üzerinden yapılabildiği böyle bir dönemde verilen bu karar adil midir? Verilen bu kararın gerekçesi nedir? Ne yaparsanız yapın, bizi yıldıramayacaksınız. “Ne Cumhur Ne Millet Tek Yol Memleket” diyerek yola çıkan bizlerin önünde duramayacaksınız. Çünkü Türkiye damarlarına nüfus eden bu karanlıktan çıkmak zorunda. Hukuk devleti yeniden kurulmak zorunda. Yargı bağımsız olmak zorunda. 30 Aralık Cuma günü Ankara’da silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Ülkü Ocakları Eski Başkanı Sinan Ateş davası aydınlatılmak zorunda. Katilleri ve cinayete azmettirenler hesap vermek zorunda. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları bitmek zorunda. Tarikatlar elini eğitimden çekmek zorunda. Yani Türkiye’de bu iktidar artık gitmek zorunda. Geleceğimiz için, güvenliğimiz için, huzurlu yarınlar için Cumhur ittifakı gitmek zorunda! Bizler; Türk Lirasının değersiz hale gelmesiyle övünen Maliye Bakanlarını, öğretmenlerin yüzlerine bakmayıp çiçeklerini almayan Eğitim Bakanlarını, çocukların cinsel istismarına sessiz kalan Aile Bakanlarını istemiyoruz. Bizler, ‘Cumhurbaşkanı’nın ayakkabısını elimizle yalamak lazım.’ diyen milletvekillerini istemiyoruz. Bizler; bu hükümetin 14 Mayıs’ta sandıkta gitmesini ve yerine dürüst, namuslu, vicdanlı, sorunlara duyarlı, gözlerini koltuk sevdası bürümemiş, temiz insanların gelmesini istiyoruz. Memleket Partisi kadroları olarak biz bu ulvi göreve talibiz. Takdir, yüce milletimizindir.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.” diyerek konuşmasını tamamladı.