Orta Doğu’daki Çatışmaya Empati Gerek
Siyonizm destekçisi olmadan Hamas’ın saldırılarını kınayabilir ve terör yanlısı olmadan Filistinli sivilleri koruyabilir miyiz?
Eğer cevap hayırsa, o zaman ortada önemli bir sorun var demektir.
İsrail ve Hamas şiddetli bir çatışma içinde. Tekrarlanan roket saldırıları sırasında İsraillilerin ve Filistinlilerin birbirlerine karşı saldırgan pozisyonlar almaları doğal. Uzaktan izleyen bizler bu çatışmaların bir parçası olmak zorunda değiliz.
Gazze merkezli Hamas militanlarının İsrail’e girmesi ve İsrail’in de masum Filistinli sivillerin hayatına mal olan hava saldırılarıyla karşılık vermesinden bu yana, hem Filistin hem de İsrail’e yönelik destekler kutuplaşma boyutuna geldi.
Her Ülkenin olduğu gibi, İsrail’inde terörizme karşı kendini savunma hakkı vardır.
Bu, benimsenmesi gereken tartışılmaz bir tutumdur.
Terörizm kabul edilemez.
Devlet dışı aktörlerin sivillere yönelik siyasi veya ideolojik amaçlı saldırılarıdır. Fakat bu İsrail’in sivilleri ayrım gözetmeksizin bombalamasını haklı çıkarmaz…
Batılı liderlerin, özellikle de İsrail üzerinde en fazla etkiye sahip olan ABD Başkanı ve Dışişleri Bakanı’nın adil bir duruş sergilemesi gerekirdi.
ABD hükümetinin saldırıdan sorumlu Hamas teröristleri ile tüm Filistin halkı arasındaki farkı net bir şekilde açıklaması faydalı olabilirdi. Özellikle İsrail Savunma Bakanı’nın Hamas ile sıradan Filistinli siviller arasında ayrım yapmadan savaştıkları “insan hayvanlardan” bahsetmesinin ardından faydalı olurdu. Tüm Filistinlilerin terörist olmadığına dair net bir açıklama yapan Batılı liderler neredeydi? Böyle bir açıklama yapmak çok mu tartışmalı olurdu?
Baskıya karşı direnme hakkı meşrudur.
Bu mesaj Hamas’ın İsrail’e saldırdığı hafta sonu ABD’deki Filistin yanlısı protestocular tarafından kullanıldı. Bu özellikle tartışmalı bir bakış açısı değildir. Terörizm asla haklı gösterilemez. Ancak bazı Filistinliler bunu kalan son direniş biçimi olarak görüyor. Bu görüşü paylaşan herkesin Hamas militanı olmadığını, cepheden binlerce kilometre uzakta düzenlenen bazı mitinglerin de bunu gösterdiğini belirtmek gerekir. Washington’daki yetkililer haksız bir şekilde bazı insanları diğerlerine tercih etmeye devam ederse, bu durum giderek daha fazla insanın, masum insanları öldürmenin ve kaçırmanın karşı koymanın kabul edilebilir bir yolu olduğunu düşünmesine yol açabilir. Ve diğer taraftaki insanlar da muhalifleri hakkında insandan daha değersizlermiş gibi konuşmaya başlayabilir.
ABD topraklarında 11 Eylül 2001 tarihinde meydana gelen korkunç saldırının hemen ardından Batılı ülkeler terörizme karşı katı bir yaklaşım benimsedi.
Başkan George W. Bush’un o dönemde yaptığı açıklamaya göre, ya ABD ve müttefiklerinin yanındaydınız ya da teröristlerle işbirliği içindeydiniz. Her iki taraf da tam imha için tam yetki verdi. Afganistan’ın bombalanmasının, Usame bin Ladin’in öldürülmesinin, El Kaide ve Taliban’ın yok edilmesinin sorunu kökten çözmeyeceğini söyleyen neredeyse hiç kimse yoktu.
Ancak Afganistan’ın bombalanması Irak’ın bombalanmasına bir giriş olduğunda, bazı insanlar ABD ve Batı’nın terörizmden kalıcı olarak güvende hissetmesi için daha kaç ülkenin bombalanması gerektiğini sorgulamaya başladı.
Batı’nın eylemleri sonunda nasıl sonuçlandı?
Yirmi yıl sonra, açık bir sonuç ortaya çıkmıştır: Terörizmi tamamen ortadan kaldırmak için sadece bombalama yetersizdir. Özellikle bu tür eylemleri gerçekleştiren kişiler, bunları baskıya karşı bir direniş eylemi olarak algıladıklarında, genellikle terörle mücadele bahanesiyle gerçekleşen askeri müdahaleler ve bombalamaların sonuçları daha da karmaşık hale gelmektedir.
AB ve BM, soykırım eylemlerini kınarken Gazze’ye güvenli geçiş sağlamaya çalışarak Filistinli sivillerin içinde bulunduğu kötü durumu kabul etmiştir.
Buna karşılık ABD, İsrail’e askeri destek sağlayarak ve İran’a tehditler savurarak soruna yönelik agresif ve önyargılı taktiklerini yoğunlaştırmıştır.
Belki de daha endişe verici olan, Dışişleri Bakanlığı’nın Amerikalı diplomatlara, devam eden İsrail-Filistin çatışmasında gerilimi azaltma, ateşkes ve kan dökülmesine son verme çağrısında bulunmamalarını önerdiği iddiasıdır.
İdeal bir konumda bulunarak mevcut kaosa biraz rasyonellik getirmek ve potansiyel çözümü teşvik etmek yerine, bu kişilerin taraf olmaları daha da endişe verici.
Savaş toplumun ihtiyaç duyduğu son şeydir.
Orta Doğu’daki Çatışmaya Empati Gerek…