ABD’de Trans Asker Yasağı Yeniden Gündemde: Temyiz Mahkemesinden Kritik Karar
ABD federal temyiz mahkemesi, Pentagon’un cinsiyet disforisi yaşayan bireylerin ordu hizmetine alınmasını yasaklayan politikasını yeniden yürürlüğe koydu. Karar, ülkede ordu kriterleri ve eşitlik tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
ABD’de trans bireylerin orduya katılımını sınırlayan politikanın hukuki geleceğini belirleyen önemli bir gelişme yaşandı. Federal bir temyiz mahkemesi, Pentagon tarafından uygulanan ve cinsiyet disforisi teşhisi konmuş kişilerin ordu hizmetine kabul edilmesini engelleyen düzenlemenin yeniden yürürlüğe girmesine hükmetti. Böylece, mart ayında bir federal yargıcın söz konusu yasağı geçici olarak durduran kararının önü kesildi ve tartışmalı uygulama tekrar yürürlüğe taşındı.
Karar, ikiye karşı bir oyla alındı. Çoğunluğu oluşturan Trump döneminde atanmış hâkimler Gregory Katsas ile Neomi Rao, söz konusu politikanın Anayasa’nın eşit koruma ilkelerini ihlal etmediği görüşünü benimsedi. Hâkimler, politikanın cinsiyet kimliği temelinde değil, tıbbi bir durum olan “cinsiyet disforisi” üzerinden sınıflandırmaya dayandığını savundu. Bu yaklaşım, davanın merkezindeki tartışmayı tıbbi uygunluk kriterleri çerçevesinde ele alarak politikanın hukuken uygulanabilir olduğunu öne çıkarıyor.
Katsas ve Rao, ABD ordusunun uzun yıllara dayanan sağlık standartlarına vurgu yaptı. Kararda, ordunun yalnızca fiziksel ve zihinsel yönden tam yeterliliğe sahip kişileri bünyesine alma zorunluluğu bulunduğu ifade edildi. Ayrıca geçmiş uygulamalarda da cinsiyet disforisi tanısı almış kişilerin hizmete kabul edilmediği hatırlatıldı. Bu nedenle mahkeme, yeni düzenlemenin önceki uygulamalardan tamamen kopuk olmadığı görüşüne yer verdi.
Pentagon’un kural değişikliği, Savunma Bakanı Pete Hegseth tarafından şubat ayında duyurulmuştu. Hegseth, değişikliğin Başkan Donald Trump’ın imzaladığı “Askeri Mükemmeliyeti ve Hazırlığı Önceliklendirmek” başlıklı başkanlık kararnamesinin ardından yapıldığını belirtmişti. Beyaz Saray, cinsiyet disforisi geçmişine sahip bireylerin ordu standartlarıyla uyumlu olmadığını savunuyor. Yönetim, karar alma sürecini “hazırlık, disiplin ve yüksek performans” kriterleriyle gerekçelendirmişti.
Mart ayında ise Biden döneminde atanmış bir federal yargıç, yasağın büyük olasılıkla Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle uygulamayı geçici olarak durdurmuştu. Bu karar, trans bireyler ve insan hakları savunucuları açısından önemli bir kazanım olarak değerlendirildi. Ancak bu haftaki temyiz kararı, söz konusu kazanımı geri çevirmiş oldu.
Trans bireylerin orduya katılımı, ABD’de uzun süredir siyasi kutuplaşmanın merkezinde yer alan konulardan biri. Trump yönetimi, 2017’den itibaren orduda trans bireylerin varlığını sınırlayan politika değişikliklerini hayata geçirmiş; Biden yönetimi ise göreve gelir gelmez bu yasakları kaldırmıştı. Ancak son dönemde yüksek yargıda ve federal düzeyde alınan kararlar, trans hakları alanındaki kazanımların yeniden tartışmaya açılmasına neden oluyor.
Haziran ayında ABD Yüksek Mahkemesi’nin Tennessee’de çocuklara hormon engelleyici tedaviyi yasaklayan eyalet yasasının anayasaya uygun olduğuna hükmetmesi de ülkedeki genel yönelimin işareti olarak yorumlanmıştı. Bu karar ile birlikte, federal ve eyalet düzeyindeki trans hakları politikalarında daha kısıtlayıcı bir tutumun güç kazandığı değerlendirmeleri yapılmıştı.
Temyiz mahkemesinin aldığı son kararın, ABD’de hem ordu politikalarını hem de LGBTİ+ haklarına ilişkin siyasi tartışmaları derinleştirmesi bekleniyor. Birçok hukuk uzmanı, konunun nihai çözümünün Yüksek Mahkeme’ye taşınmasının muhtemel olduğu görüşünde. Öte yandan, insan hakları örgütleri kararın orduya katılmak isteyen trans bireyleri dışlayıcı olduğunu savunuyor. Tıbbi gereklilik vurgusunun bilimsel ve etik açıdan tartışmalı olduğuna dikkat çeken örgütler, politikanın “eşit fırsat hakkını” zedelediğini belirtiyor.
Pentagon ise karar sonrası yaptığı açıklamada, mahkeme sürecini takip edeceklerini ve mevcut sağlık ve uygunluk kriterlerinin korunacağını bildirdi. Bu arada Amerikan kamuoyunda, ordunun nitelikli personel açığı yaşadığı bir dönemde bu tür kısıtlamaların askeri kapasiteyi nasıl etkileyeceği de tartışma konusu olmaya devam ediyor.
ABD’de siyasi iklimin 2024 seçimleri sonrası yeniden sertleştiği bir dönemde alınan karar, ordu standartları ile bireysel hak ve özgürlükler arasındaki dengenin nasıl kurulacağı sorusunu tekrar gündeme getirmiş durumda. Konunun önümüzdeki aylarda hem Kongre hem de Yüksek Mahkeme düzeyinde yeniden şekillenmesi ihtimali güçlü görünüyor.