Aklın Tövbesi Tedbir
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Teknolojik gelişmelerin ve bu alana ait Ar-Ge çalışmalarının ortaya koyduğu kurallara göre inşaat yapmak veya eski binaları güçlendirmek, yapı denetimini sağlamak, iç ve dış mimariyi depremde en az hasar görecek şekilde tasarımlamak, deprem esnasında ve sonrasında daha çok hayatın kurtulmasına yarayacak önlemler üzerinde çalışmak… Bunların hepsi, depreme duyarlı herkesin sıklıkla duyduğu veya okuduğu maddi tedbirlerden birkaçıdır. Peygamber Efendimizin, “Tedbir gibi akıl yok” uyarısı bu hakikate işaret eder. Ne var ki bu maddi tedbirler, büyük bir mali kaynak ve sıkı bir devlet denetimi ile hayat bulabilir. Tedbir almak farzdır, ancak bilinmelidir ki hiçbir tedbir takdiri değiştirmez. Deprem gibi musibetlerle ilgili alınacak tedbirler, kibir için ve Allah’ın takdir ve tasarrufuna karşı bir önlem niyetiyle alınmamalıdır. Çünkü deprem gibi yerkürede meydana gelen bela ve musibetler, Allah’ın dilemesi dışında meydana gelmezler. Bunu herkesin bilmesi ve ciddiye alması gerekir. Tevbe 126: “Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da, böyle iken yine tevbe etmiyor ve ibret almıyorlar.” İlahi takdirin bir tecellisi olan deprem gibi musibetler karşısında kibirli davranmak, Allah’ın kuvvet ve kudretini hesaba katmadan depreme dayanıklı iddiasıyla binalar yapmak, bu binaların insanları depremden koruyacağını iddia etmek onarılması mümkün olmayan derin bir cehalettir. Ne yapacaksak Allah’ın kuvvet ve kudretini hesaba katarak ve ilim ve hikmete uygun yapmak gerekir. Tedbir, Allah’ın bir emri olarak alınırsa, o zaman da Allah, bela ve musibetlerden fert ve toplumu korur.
KOBE DEPREMİ
Japonya, bir deprem ülkesidir ve deprem duyarlılığı en yüksek ülkelerin başında gelir. Depreme dayanıklı binalar inşa etme hususunda hayli iddialı bir ülkedir. Bir anlık kibir bazen milletlerin başına bela oluyor. Bizi kimse yenemez, yaptığımız binaları hiçbir deprem yıkamaz, Titanik’i Allah bile batıramaz gibi kibirli iddialar gayretullaha dokunur ve Allah, kuvvet ve kudretini bize gösteriverir. Japonya’nın önde gelen sanayi kentlerinden Kobe, “depreme karşı tedbir” çerçevesinde yapılan bütün yatırım ve harcamalara karşın, 1995 yılının Ocak ayındaki felakette, en dayanıklı şekilde inşa edildiği zannedilen binaların kâğıttan yapılmışçasına yıkıldığına şahit oldu. Allah’ın kuvvet ve kudreti karşısında büyük bir “teknolojik yenilgi” yaşadılar. Kobe, 6,9 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Yolların çöktüğü ve binlerce binanın zarar gördüğü depremde, 6 bin 400 kişi öldü ve 400 bini aşkın kişi yaralandı, 310 bin kişi bölgeyi terk etmiş ve yaklaşık 200 milyar dolarlık bir hasar oluşmuş. Neden? Düşünmek gerekir. Bunun cevabı Araf Suresi’nin 99. ayetinde şöyle ifade edilir: “Allah’ın mekrinden, azabından nasıl emin olabiliyorlar? Yalnızca hüsrana uğrayan kavimler Allah’ın mekrinden, azabından emin olurlar.” Şu halde yaşanılması mukadder olan felaketlere karşı, özellikle de deprem gibi çapı büyük bir musibete karşı alınan maddi tedbirlerle birlikte manevi tedbirlerin de alınması gerekir. Biz buna tedbirden sonra tevekkül diyoruz. Yani, önce deveni bağla, sonra tevekkül et… Tedbirsiz tevekkül, tevekkülsüz tedbir olmaz.
KAF DAĞI
Abdullah b. Abbas’tan nakledilen mevkuf bir rivayette şöyle denilir: “Allah, adı ‘kaf’ olan ve yerküreyi çepeçevre kuşatmış olan dağların anası bir dağ yaratmıştır. Damarları, yerin üzerinde döndüğü kayaya kadar uzanır. Diğer dağları ondan filizlendirmiştir ve damarlarıyla onları birbirine ağ gibi geçirmiştir. Allah bir şehri sarsmayı murat ettiği zaman bu dağa emreder; o da bu şehrin yakınındaki damarı titretir ve sallar. Bu yüzdendir ki bir şehir sallanırken öbürü sallanmaz.” İbni Abbas’ın; Hicr 19: “Ve yeryüzünü enine boyuna döşedik de, üzerine yerinden oynatılmaz dağlar yerleştirdik ve her şeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik” ayetiyle birlikte düşünülmesi gereken ve günümüzdeki teknolojik verileri destekleyen bu ifadesi dikkate şayandır. Araştırmalara göre, yeryüzündeki sismik aktivitenin, birbirine kenetlenmiş ve dünya yüzeyinin yaklaşık %95’ini kaplayan yedisi büyük olmak üzere, yirmi civarında “tektonik plakadan” herhangi birine bağlı olarak gerçekleştiği kabul edilmektedir.
Fatır 41: “Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutup koruyor. Andolsun ki onların nizamı eğer bir bozulursa, kendisinden başka hiç kimse onları tutup koruyamaz. Şüphesiz O halimdir, çok bağışlayıcıdır.” Kur’an bütün ilimlerin tek kaynağıdır. Bunu bilenler yol alıyor, bilmeyenler ise bocalayıp duruyor.
SADAKA, DUA VE TEVBE
Önemli tedbirlerden birisi de sadakadır. Peygamberimiz; “Sadaka belayı def eder ve ömrü uzatır” buyuruyor. Sadaka vermek, hayır işlemek, iyiliği emretmek, kötülüklere mani olmak, fert ve toplumu sıkıntılı durumlardan korur. Gizli sadaka da Allah’ın gazabını söndürür. Dua ise müminin silahıdır. Mümin 60: “Rabbiniz: ‘Bana dua edin, duanızı yerine getirerek size karşılık vereyim’ buyurdu. Bana kulluk ve ibadeti, bana duayı, benim şeriatıma bağlılığı, gurur-kibir meselesi yaparak büyüklük taslayan güç ve iktidar sahipleri, horlanarak zillet içinde cehenneme girecekler.” Allah’a yalvara yakara dua etmek, kula ilahi yardım olarak geri döner. Duamız şu olsun: “Allah’ım, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.” Tevbe etmeye gelince, İslam’a geri dönmektir.
Tevbe, işlenen büyük ve küçük günahlardan, yapılan hatalardan pişmanlık duyup, Allah’tan af dilemek, sürekli dua ve istiğfar ederek temizlenme gayretidir. Allah’a müracaat ve O’na dönme kulluğudur. Tevbe; İnsanın melek sıfatlı güçlerinin, şeytani ve yırtıcı güçlerine karşı mukaddes cihadıdır. Tevbe; bela ve musibetleri önleyen önemli bir tedbirdir. Selam hidayete tabi olanlara…