Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun 18°C
Az Bulutlu
Samsun
18°C
Az Bulutlu
Paz 19°C
Pts 20°C
Sal 25°C
Çar 24°C

Erdoğan’dan Yunanistan’a: Amerika’dan, Avrupa’dan Gelen Destekler Sizi Kurtarmaz

Erdoğan’dan Yunanistan’a: Amerika’dan, Avrupa’dan Gelen Destekler Sizi Kurtarmaz
27 Eylül 2022 20:03
133

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yunanistan’a hatırlatmak isteriz, kendinize gelin. Amerika’dan, Avrupa’dan sizlere gelen destekler zannediyor musunuz sizi kurtarır? Kurtarmaz. Sadece patinaj yaparsınız başka bir işe yaramaz. ” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

“Akdeniz’in göçmen ölümleriyle anılmasından üzüntü duyuyoruz”

Bugün Preveze Deniz Zaferi’mizin 484’üncü yıl dönümüne kavuşmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasının Haçlı donanmasını darmadağın ettiği bu zafer Türk denizcilik tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Akdeniz’i bir Türk gölü haline getiren bu şanlı zafer sonrasında Akdeniz tam anlamıyla bir barış denizine dönüşmüştür.

Osmanlı’nın gerilemesiyle beraber ecdadın hakimiyet kurduğu diğer bölgeler gibi Akdeniz de kargaşaya, çatışmaya, emperyalist işgale teslim olmuştur. Tarih boyunca medeniyetlere beşiklik yapan Akdeniz’in bugün gerilimle, enerji rekabetiyle, son dönemlerde de göçmen ölümleriyle anılmasından büyük üzüntü duyuyoruz. Suriye’deki iç savaş ve katliamlardan kaçan binlerce mazlum, son nefesini Akdeniz’in azgın sularında verdi.

“Kapılar, PKK’lı teröristler ile FETÖ’cü alçaklara sonuna kadar açıldı”

Batılı ülkeler tam 11 yıldır bu ölümlerin önüne geçmek yerine yaşanan trajediler karşısında üç maymunu oynamayı tercih etti. Bölgesel krizleri engelleyecek, çatışmaları sonlandıracak, insanları göçe zorlayan sebepleri ortadan kaldıracak hiçbir adım atılmadı. Dahası mültecilere kapanan kapılar, insanımızı katleden PKK’lı teröristler ile FETÖ’cü alçaklara sonuna kadar açıldı.

Yunanistan’ın Lavrion kampı başta olmak üzere Avrupa’nın hemen her ülkesinde vatandaşımızın kanını dökmüş caniler himaye görüyor. Ellerini kollarını sallayarak özgürce gezebiliyor.

Suriye’deki ve Kuzey Irak’taki terör yuvaları başlarına yıkıldıkça, terör örgütü mensupları kimi ülkelerde kendilerine alenen kamplar kuruyor. Bize komşuluk hakkından bahseden ülkelerin her şeyden önce bu insanlık ve demokrasi düşmanlarına göz yummaması gerekir.

“Unutmayın, yılan eninde sonunda kendisine uzanan eli de sokar”

Dün gece Mersin’de PKK’lı alçaklar bir polisimizi şehit etti, bir polisimizi yaraladı. Şehit polisimize Allah’tan rahmet, ailesine ve emniyet camiamıza baş sağlığı diliyorum. Yaralı polisimize rabbimden şifa temenni ediyorum. Hamdolsun teröristler anında hak ettikleri karşılığı buldular. Bu teröristlerin hangisinin izini takip ederseniz ucu ya HDP’ye ya CHP’nin gazeteci siyasetçi, sivil toplum temsilcisi diye sahip çıktığı kesimlere ya da batı ülkelerine çıkar. HDP’yi allayıp pullayarak meşrulaştırma ve iktidara ortak etme peşinde koşanların ellerinde, yapılan her terör saldırısında dökülen kanların izi vardır, olacaktır. Aynı durum batılı ülkeler için de geçerlidir. Kandil’i, Suriye’yi başlarına yıktığımız teröristlerin, batı ülkelerinden giderek daha fazla himaye görmesi her şeyden önce bu devletlerin kendi huzurlarına ve güvenliklerine yönelik bir tehdittir. Unutmayın, yılan eninde sonunda kendisine uzanan eli de sokar. Teröristlerin yeri sokaklar değil, döktükleri kanın hesabını verecekleri mahkemeler ve hapishanelerdir.
Komşularımızdan başlayarak bütün ülkelerden hiçbir ayrım yapmadan terör örgütlerine karşı gerekli tedbirleri almalarını bekliyoruz.
“Biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz”

Türkiye olarak Ege ve Akdeniz’in ne insan kanıyla ne gözyaşıyla ne de husumetlerle kirletilmesini asla tasvip etmiyoruz. Biz tüm kalbimizle barış istiyoruz, huzur istiyoruz. Kendi vatanımızla birlikte bölgemizde istikrar ve güven istiyoruz. Anlaşmazlıklarımızı uluslararası hukuk temelinde, hakkaniyet uygun biçimde, diyalogla çözmek istiyoruz. Şimdiye kadar hep şunu savunduk. Biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz.

Milletimizin ve Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin Mavi Vatan’daki çıkarlarını sonuna kadar savunmaktan asla çekinmeyiz. Bu anlayışla bir taraftan diplomasiyi ön plana çıkarırken diğer taraftan da denizlere hakim olan cihana hakim olur diyen Barbaros Hayreddin Paşa’nın izinden giderek savunma sanayiimizi güçlendiriyoruz. Denizcilik, savunma sanayiinde en çok projeye sahip olduğumu ve mesafe kat ettiğimiz alanların başında geliyor.

Ülkemiz halihazırda dünyada bir savaş gemisini milli olarak tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülkeden biridir. Milli savaş gemilerimizi, amfibi gemilerimizi, sismik araştırma gemilerimizi, istihbarat gemilerimizi, lojistik gemilerimizi, sahil güvenlik botlarımızı kendimiz üretebiliyoruz. Hamdolsun bu projelerde yüzde 70’e varan yerlilik oranına ulaştık.

Geçtiğimiz günlerde havadan incelediğimiz çok maksatlı amfibi hücum gemimiz Anadolu’nun inşası süratle devam ediyor. Türk donanmasının caydırıcılığını katbekat artıracak Anadolu’nun hizmete girmesiyle ülkemiz o alanda farklı bir lige çıkacaktır. Birilerinin İzmir’in Yunan’dan kurtuluş gününü Osmanlı’ya hakaret günü haline getirirken biz işte bu tür vizyoner projelerle ecdadımıza layık olmaya çalışıyoruz. Birileri Sultan Abdülhamit Han’a aleni düşmanlıkla siyasi prim peşinde koşarken biz, atalarımızın tamamına hürmet gösteriyor, hepsini bağrımıza basıyoruz.

Birileri batıya öykünüp kendi ecdadına küfrederken biz, hiçbir komplekse kapılmadan tüm değerlerimize sahip çıkıyoruz. Bundan sonra da aynı hassasiyetle yolumuza devam edeceğiz. Zulmü alkışlamayacak, zalimi sevmeyecek, gelenin keyfi için geçmişimize sövenlerden olmayacağız. Hele hele üç buçuk soysuzun ardında asla zaharlık yapmayacağız.

“Batı Trakya ve adalara yığılan silahlar bizim için bir anlam ifade etmez”

Yunanistan’ı kışkırtarak üzerimize salanların niyetlerini gayet iyi biliyoruz. Karası, denizi ve havasıyla ülkemiz savunmasından taviz vermeyecek ama vaktimizi, enerjimizi, dikkatimizi dağıtmaya yönelik kirli senaryolara da pabuç bırakmayacağız. Bir yandan hadsizlere haddini bildirirken hedeflerimizden kesinlikle sapmayacak, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Batı Trakya ve adalara yığılan silahlar bizim için bir anlam ifade etmez. Çünkü bizim gücümüz ve imkanlarımız bunların çok ötesindedir.
Ama bu durumun söz konusu ülke için gizli bir işgal anlamına geldiğini de hatırlatmak isteriz. Netice itibarıyla o topraklarda yüzlerce yıllık emeğimiz ve halen yaşayan çok sayıda soydaşımız, dindaşımız var. Bunlar adına yaşanan gelişmelerden üzüntü duymak da vazifemizdir. Batı Trakya’da herhangi bir derneğin veya okulun adında Türk ifadesinin geçmesinden rahatsızlık duyan Yunanistan’a hatırlatmak isteriz, kendinize gelin.

“Sadece patinaj yaparsınız başka bir işe yaramaz”

Amerika’dan, Avrupa’dan sizlere gelen destekler zannediyor musunuz sizi kurtarır? Kurtarmaz. Sadece patinaj yaparsınız başka bir işe yaramaz. Preveze Deniz Zaferi’nin 484’üncü senei devriyesinde Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa başta olmak üzere tüm kahramanlarımızı rahmetle yad ediyorum. Buradan Mavi Vatan’da ve dünyanın farklı bölgelerinde fedakarca görev yapan deniz kuvvetlerimizin tüm mensuplarını tebrik ediyorum.
“Kış yaklaştıkça özellikle batı dünyasını büyük bir endişe ve korku sardı”

Ülkemizin de içinde yer aldığı coğrafya gerçekten sancılı günler yaşıyor. Sadece bölgemiz değil tüm dünya, terörden çatışmalara, gıdadan kuraklığa, yükselen İslam ve yabancı düşmanlığından iklim değişikliğine kadar çok ciddi krizlerle boğuşuyor. Nereye baksak, yüzümüzü nereye çevirsek adeta bir ateş çemberiyle karşılaşıyoruz. Salgının sağlıkla ilgili boyutu geride kalırken küresel ekonomide yol açtığı tahribat giderek daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Daha salgının ekonomik bilançosu tam ortaya çıkmadan Rusya-Ukrayna kriziyle her şey daha girift bir hal almıştır. Nitekim Amerika’dan Avrupa’ya pek çok ülke son 40-50 yılın en yüksek enflasyon oranlarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu ülkelerde yaşayan herkes, yüzde 8-9 oranında açıklanan rakamlarla gerçek enflasyon oranları arasındaki devasa farkı gayet iyi biliyor. Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz etkileri, gıdadan enerjiye kadar farklı alanlarda hissedilmeye başlandı. Kimileri artık rafları boşaltıyor, kimileri personelini çıkarıyor ve bu süreç böyle devam ediyor.

Kış yaklaştıkça özellikle batı dünyasını büyük bir endişe ve korku sardı. Hatta birileri de turizm olarak bir yere gidecekseniz Antalya’ya gidin diye tavsiyelerde bulunuyor. Batılı liderler hemen her gün yaptıkları açıklamalarla halklarını oldukça zorlu geçeceği anlaşılan kış şartlarına hazırlamaya çalışıyor. Tüm bu can yakıcı hakikatlere rağmen jeopolitik hesaplar nedeniyle barışa giden yol, maalesef bir türlü açılmıyor. Türkiye, savaşı sona erdirmek için samimiyetle çalışan, gayret gösteren, bu uğurda çaba harcayan yegane ülke konumundadır.

“Türkiye, savaşı sona erdirmek için çaba harcayan yegane ülke durumundadır”

Gerek savaşan ülkelerin görüşme masasında bir araya getirilmesi gerek tahıl koridorunun açılması gerekse esir takasında sergilediğimiz diplomatik başarı, bunun en açık örneğidir. Kimsenin dolduruşuna gelmeden kendi önceliklerimiz ve milletimizin çıkarları çerçevesinde adımlarımızı belirliyoruz. Savaşın ilk günlerinde bu politikamız sebebiyle bizi hata yapmakla suçlayanlar, şimdi haklılığımızı teyit ediyor. Dışarıdan aldıkları talimatlarla bizim dengeli tavrımızı eleştirenler, şimdi bizi takdir ve taltif etmek mecburiyetinde kalıyor. ‘Türkiye yalnızlaşıyor, Türkiye dışlanıyor, dünyadan kopuyor’ diyerek, o günlerde feveran edenler, şimdi kuyruklarını kıstırıp kös kös oturuyor. Yaşanan her hadiseyle birlikte muhalefetin karşı çıkmasına rağmen aldığımız kararların doğruluğu ve isabeti daha iyi anlaşılıyor.

“İhracatta her ay rekor kırıyoruz”

Aynı durum ekonomide de geçerli. Türkiye, salgının sağlık krizi boyutunu alnının akıyla atlattı. Küresel ekonomik krizin menfi yansımalarını da alnının akıyla yönetti. Diğer ülkeler enflasyonun yanında durgunluk ve beraberinde gelecek işsizlik tehdidiyle cebelleşiyor. Bizim hem iş gücüne katılım hem de istihdam oranlarımız giderek artıyor. Yılbaşından sonra ekonomideki rakamları, ekonomideki istikrarı, ekonomideki güçlenerek yürümeyi de hep birlikte göreceğiz. Sanayi üretiminde, tarımda turizmde, salgın öncesi dönemleri yakaladık, hatta kimi alanlarda geçtik. İhracatta her ay rekor kırıyoruz. Avrupa’da havalimanları, kriz üstüne kriz yaşarken, havacılık sektörümüz tarihinin en başarılı günlerini yaşıyor.

Enerjide, zamanında attığımız stratejik adımların meyvelerini topluyoruz. Hiçbir alanda yatırımlara ara vermediğimiz gibi vatandaşlarımızı da enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında yalnız bırakmıyoruz. Sosyal yardım şemsiyemizi genişleterek, üreticilerimize yüksek alım fiyatları vererek, asgari ücretli çalışanlardan, memur ve emeklilere kadar tüm kesimlere destek olarak, işverenlerimizin yükünü hafifleterek, gençlerimize sağladığımız imkanları artırarak, hasılı devletimizin elindeki tüm araçları kullanarak, milletimize sahip çıkıyoruz.

“Vatandaşımızı enflasyona ezdirmemekte kararlıyız”

Dünkü Kabine Toplantısının ardından çiftçilerden üniversite öğrencilerine, sanayi kesiminden emekçilere kadar pek çok kesimle ilgili müjdeleri, destek paketlerini kamuoyu ile paylaştık. Son 20 yıldır bu sıkıntılı süreçte de vatandaşımızı enflasyona ezdirmemekte kararlıyız.

Hizmetler kadar bunların millete anlatılması da önemli. Bunu sizlerle yapacağız. Benden dinledikleriniz sizde kalmasın, bunu gittiğiniz her yerde anlatmalısınız, anlatacağız.

Siyasette ihmale, gevşemeye ve rehavete yer yok. Bizim bıraktığımız her boşluğun, karşımızdakiler tarafından yalan, iftira, çarpıtma ve hezeyanla doldurulması mukadderdir. Bunun için atalarımız, ‘Doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşır’ demiştir.

“Bunun en son örneğini, sosyal konut kampanyasında gördük”

Siyaset arenasında iş yapanların, eser ve hizmet üretenlerin, kalbi ülkesi ve milleti için çarpanların, herkesten daha cesur ve daha gayretli olması gerekiyor. 2023’e yaklaştıkça, tek sermayeleri yalan ve iftira olan muhalefet kanadının farklı yollara tevessül edeceği anlaşılıyor. Bizimle hizmette, eserde, projede yarışamayanlar, çareyi projelerimize kara çalmakta arıyor. Bunun en son örneğini, sosyal konut kampanyasında gördük.

Artan kira ve konut fiyatlarını dengelemek, milletin konut ihtiyacını gidermek için tarihi nitelikte bir adım attık. Geçtiğimiz 20 yılda 1 milyon 170 bin konutu inşa etmiş bir hükümet olarak ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’ Projemizle milletimizin karşısına çıktık. Muhalefet ne diyor? Bizim 1 milyon 170 bin konutumuzu görmemezlikten gelerek, şimdi de inşa edeceğimiz bu yeni konutlara çamur atıyor. Biz olmayan bir şeyi yapmıyoruz. 1 milyon 170 bin konutu inşa etmiş, sahiplerine de teslim etmişiz.

Gençlere, emeklilere, engellilere, şehit yakını ve gazilere özel kontenjan ayırdık. Bu kampanya rekor başvuruyla büyük bir teveccüh gördü. Peki daha düne kadar konut kıtlığından, kiraların yüksekliğinden dem vuranlar siz ne yaptınız? Ne yaptığınızı bir söyleyin. 14 tane büyükşehir belediye başkanınız var, ne yaptınız? Ben de büyükşehir belediye başkanlığı yaptım.

İstanbul’da KİPTAŞ’ı kurarak, süratle konutlar inşa etmek suretiyle vatandaşlarımızı konut sahibi yaptım. Siz ne yaptınız? Yapamazsınız. Yapacağınız bir şey de yok. Sadece iftira, yalan, dolan, talan. Önüne arkasına bakmadan kampanyayı kötüleme yarışına girdiler. Türlü bahanelerle projeye çamur atmaya kalktılar. Basiretsizliklerini, çapsızlıklarını, millete ve memlekete dair hiçbir dertleri olmadığını ikrar eden pek çok skandal beyana imza attılar. CHP ve şürekası ne hizmet eder ne de hizmet edene izin verir. Sadece son iki haftada yaşananlar bile bizimle ‘altılı masa’ denilen hilkat garibesi arasındaki vizyon ve ufuk farkını göstermeye yeterlidir. Bu dönemde, Türkiye’nin en büyük şansı, AK Parti ve Cumhur İttifakı varken, en büyük talihsizliği de bu takoz muhalefetidir. İnşallah 2023 seçimleri, ülkemizdeki pek çok dönüm noktasıyla birlikte takoz siyasetinin de çöp sepetine atıldığı bir milat olacaktır.

“Rekor oyla seçimleri göğüsleyebiliriz”

Bunun için AK Parti il başkanlarına çok önemli görevler düşüyor. Şu üç şeyi yapmaktan asla bıkmayacak, asla geri durmayacağız. Birincisi, geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız demokrasi ve kalkınma atılımlarıdır. İkincisi, gencinden yaşlısına her kesimden insanımızın hayatına dokunan eser ve hizmetlerimizdir. Üçüncüsü, muhalefet sadece lafla vakit öldürürken, 2053 vizyonuyla ülkemizin geleceğine dair hayali, programı ve projesi olan tek siyasi hareket olduğumuzu anlatmamızdır. Bunları milletimize her fırsatta anlattığımızda ve onların gönül dünyalarına girdiğimizde, 2023’te müjdeyi vereyim, rekor bir oyla cumhurbaşkanı ve Meclis seçimlerini Allah’ın izniyle göğüsleyebiliriz. Ben inanıyorum. İnandığıma göre bu işi Allah’ın izniyle başaracağız. Bu kadronun bu işi başaracağına inanıyorum. İnandığımız bu yolda kararlı şekilde devam edeceğiz.

“Gece gündüz çalışmanızı istiyorum”

Milletten kopuk siyaset, siyasetçi, yönetici olmaz. Hep söylediğim gibi, AK Parti’yi kuran da iktidara getiren de yaşadığı onca badireye rağmen ayakta tutan da 2023’te tekrar iktidar sorumluluğunu verecek olan da milletimizdir. Bizim Allah’tan başka dayanağımız, milletten başka desteğimiz yoktur. Sizlerden seçim gününe kadar, ana kademesiyle kadın ve gençlik kollarıyla, mahalle ve sandık temsilcileriyle tüm AK Parti camiası olarak gece gündüz çalışmanızı istiyorum. Bu gayreti kendimizden ziyade evlatlarımız, gençlerimiz ve umudunu bize bağlamış mazlumlar için göstermeniz gerekiyor. Teşkilatlarımızın en üst düzey sorumluları olarak sizler bu yolu açtığınızda, milletimizin akın akın takip ettiğini göreceksiniz. Çünkü, milletimiz dün olduğu gibi bugün de dertlerine çarenin AK Parti’de olduğunu, Cumhur İttifakı’nda olduğunu, geleceğini ancak AK Parti’ye emanet edebileceğini gayet iyi biliyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.