İran Ne Yapacak? Nasrallah’ın Ölümü ve Beklenen Kargaşa!
Lübnanlı Hezbollah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi, Orta Doğu’da büyük ölçekli bir askeri çatışma riskini ciddi şekilde artırdı. Bu durum yalnızca Lübnan ve İsrail’i değil, İran ve Türkiye gibi diğer bölgesel güçleri de etkileyebilir. İran’ın, bölgedeki en önemli askeri ve siyasi müttefiki olan Hezbollah’ın bu denli zayıflaması karşısında nasıl bir tepki vereceği sorusu ön plana çıkıyor.
Nasrallah’ın ölümü, büyük olasılıkla bir dizi misilleme ve geniş çaplı askeri operasyonları tetikleyebilir; bu da bölgedeki istikrarı daha da bozarak küresel enerji pazarlarını ve uluslararası güvenliği tehdit edebilir. Son günlerde İsrail’in yaptığı suikastler, bu bağlamda önemli bir tırmanma yaşandığını gösteriyor.
Nasrallah, birçok yönüyle esrarengiz bir figürdü. 1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgali sonrasında Hezbollah’ı kurarak, grubu militan bir güç haline getirdi. 2000 yılında İsrail’in güney Lübnan’dan çekilmesiyle Hezbollah, bölgedeki en önemli askeri güçlerden biri haline geldi. Ancak, Nasrallah’ın ölümü, aynı zamanda bir dönemin de sonunu işaret ediyor.
İran’ın sessizliği dikkat çekici. İran’ın en üst düzey liderleri, son dönemde yapılan açıklamalarda İsrail’in bu saldırılarına karşı sert bir tepki vermek gerektiğini vurgularken, fiili bir karşılık vermemeleri düşündürücü. İran, tarihsel olarak bu tür saldırılara karşılık vermekte hızlı davransa da, bu kez temkinli bir duruş sergiliyor.
Bu durumu değerlendiren bazı uzmanlar, İran’ın bu sessizliği, bir tür stratejik geri çekilme ya da doğru anı bekleme taktiği olarak yorumluyor. Zira İran, İsrail’in provokasyonlarına kapılmanın bir tuzak olabileceğini düşünüyor.
İsrail, Nasrallah gibi figürleri ortadan kaldırarak Hamas ve Hezbollah gibi grupları yok etmeye çalışıyor. Ancak, bu tür bireysel saldırılar, bu grupların ideolojisini ortadan kaldıramaz. İdeolojik bir hareketin kökleri derin olduğunda, bireylerin ortadan kaldırılması bu hareketin sonunu getirmez; aksine, yeni militanları cezbedecek bir potansiyel yaratır.
Sonuç olarak, Orta Doğu’da tansiyonun yükselmesi, bölgedeki ülkeleri büyük bir çatışmanın eşiğine getirebilir. Suriye, Irak ve belki de Körfez ülkeleri bu süreçte etkili hale gelebilir. Eğer İran ve İsrail arasında doğrudan bir çatışma çıkarsa, bunun sonuçları korkunç olabilir. Tüm bunlar, sadece bölgenin değil, küresel enerji pazarlarının ve ekonomik istikrarın da tehlikeye girmesine yol açabilir. Bu nedenle, tarafların müzakere masasına dönmesi, en akılcı çözüm olarak ön plana çıkıyor.