Ukrayna’da Yeni Perde: Köprüden Önce Son Çıkış mı?
Yeni hafta Rusya’nın Ukrayna’yı füzelerle vurmasıyla başladı. Geçtiğimiz günlerde Kerç Köprüsü’ndeki patlamaya ‘cevap’ olarak nitelendirilen bu hamle oldukça kritik. Ukrayna savaşında nükleer tehlikenin ‘Demokles’in kılıcı’ gibi sallandığına değinen uzmanlar, tırmanan gerilimin burada durmaması halinde ciddi sonuçlar doğurabileceği görüşünde.
Rusya’nın Kırım’a tek kara bağlantısı ve son derece stratejik bir güç aktarım yeri olan Kerç Köprüsü geçtiğimiz günlerde vuruldu. Ukrayna Özel Servisleri tarafından gerçekleştirildiği açıklanan bu adım Moskova için sadece ‘stratejik bir kayıp’ olarak kalmadı. Putin Rusya’sı aynı zamanda ‘prestij’ açısından da ağır yara aldı.
Herkes ‘Şimdi ne olacak?’ sorusuna yanıt ararken pazartesi sabahı Rusya, Ukrayna’da farklı bölgeleri füzelerle hedef aldı. Rusya’nın Kerç cevabı olarak lanse edilse de bu saldırılar aslında sahada çok kritik bir kırılmanın habercisi de olabilir.
Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Kaan Kutlu Ataç ile Moskova’nın saldırı zamanlaması ve şeklini konuştuk, Putin’in aldığı bu karara Kiev yönetiminin nasıl bir yanıt verebileceği meselesini sorduk. Her şeyden önemlisi, iki ülkenin sürekli el yükselttiği bir ortamda nükleer tehdide ne kadar yakın olduğumuz sorusuna da yanıt aradık.
İç siyasetteki dinamikler bu kararları etkiliyor
Kaan Kutlu Ataç doğrudan saldırıyla ilgili düşüncelerini paylaşmıyor. Önce filmi biraz geriye sarıyor. Kerç saldırısının da öncesine götürüyor bizi. Kısmi seferberlik sonrasında Putin’e yönelik eleştiriler, Moskova merkezli karşıt gösteriler ve celbe çağrılan askerlerin görüntüsü akla ilk gelenler.
“En temel ihtiyaçları bile karşılanamayan askerler gördük” diyor Ataç ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ‘en büyük ikinci ordu’ olarak kabul edilen yapının içinde bulunduğu duruma dikkat çekiyor.
Bu görüntülerin hem Rusya içinde hem de diğer ülkelerde şiddetle eleştirildiğini anımsatıyor Ataç. Rusya Lideri Putin’in zaten işlerin pek de iyi gitmediği Ukrayna meselesinde bahsi geçen bu gelişmeler, nedeniyle daha da zora düştüğü tezini savunuyor.
Kerç Köprüsü’ndeki patlama yeni bir milat mı?
Rusya için savaşın başından bu yana en büyük hayal kırıklıklarından biri hiç şüphesiz Kerç Köprüsü’nün vurulması. Moskova yönetiminden üst düzey isimlerin sıklıkla “Sakın denemesinler. Eğer böyle bir şey olursa Ukrayna’ya cehennemi yaşatırız” dediği bir yerden bahsediyoruz.
Kerç vurulunca haliyle Putin’in nasıl bir tepki vereceği merak edildi. İşte bu noktada Putin’e en yakın isimlerin dahi başkana yönelik eleştiri dozunu iyice artırdığı haberlerini okumaya başladık. Tabi ki haberler ABD istihbarat kaynaklarına dayanıyordu. Buna göre Putin’in A Takımı başından bu yana Ukrayna’da doğru bir strateji izlenmediğini yüksek sesle konuşmaya başlamıştı.
Kaan Kutlu Ataç buraya da bir çentik atıyor ve “Meselelere önce içeriden başladık. Sonra Kerç ile dış etkiden bahsettik. A Takım ile bir kez daha içeriye döndük. Ukrayna meselesi ne Rusya ne de Putin için tek katmanlı değil. Hem iç hem dış dinamiklerin birbiriyle oldukça grift bir ağı var” diyerek süreci özetliyor.
Tüm bunlar alt alta konduğunda Putin’in ‘şovenist’ politikalarının devam edeceği yorumunu ekliyor Ataç, “Rusya Lideri’nin klasik agresif yayılmacı bir yöntemle rövanşist politikalar sürdüreceği görünüyor. Son füze saldırıları da bunun bir işareti” diyor.
“ABD’nin çekinceleri var”
Kırım’daki Kerç Köprüsü’nün vurulmasıyla Ukrayna savaşının yeni bir kırılma noktası yaşadığından da bahsediyor Ataç. Burada her ne kadar Ukrayna Özel Kuvvetleri üzerinde durulsa da sürece dair ABD’nin durumu da en çok merak edilen konulardan biri.
Ataç’a göre Washington yönetiminin, Ukrayna’ya uzun menzilli ve hassas güdümlü atış sistemleri vermek konusunda halen çekinceleri var. Bu yaklaşımını “Zafer tadı almış bir Ukrayna’nın nerede duracağını onlar da kestiremiyor” cümlesiyle destekliyor.
Yeni Komutan kendini göstermek isteyecek
Kaan Kutlu Ataç, tam da bu noktada yine Rusya içinden bir habere işaret ediyor… Hatırlanacağı üzere Putin hafta sonu yeni bir atama yaptı. Daha önce Tacikistan, Çeçenistan ve Suriye’de görev yapan General Sergey Surovikin’i Ukrayna’da savaşan birliklerin komutasına getirdi. Böylece Ukrayna’daki tüm süreç tek bir isme bağlanmış oldu.
Daha önce farklı bölgelerde farklı yapılanmalar ve haliyle farklı yönetimleri olan birimlerin artık tek bir kişi tarafından yönetileceğini söyleyen Ataç, “Tek komuta yapısına geçti Rusya. Yani 8 Ekim aslında onlar için de bir dönüm. Tabi getirdikleri isim sivil-asker ayrımını pek de yapmayan ve acımasızlığıyla bilinen Surovikin olunca işler daha karmaşık bir hal alıyor. Sivil hedefler, hastaneler, okullar, çocuk parkları gibi alanların bundan sonraki dönemde Rusya için ‘olağan hedef’ görüleceğini söylemek yanlış olmaz” hatırlatmasında bulunuyor.
Sergey Surovikin’in Putin’e kendini göstermek isteyeceğinin altını çizen Ataç’a göre bu durum yeni bir ‘tırmanma sürecini’ beraberinde getirebilir.
“Dünyanın en net kırmızı çizgisi aşılabilir”
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ülkelerin en net kırmızı çizgisinin ‘nükleer silah kullanmamak’ olduğunu da ekliyor Ataç ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Ukrayna savaşının son dönemlerinde en sık duyduğumuz şeylerden biri nükleer tehditler. Adeta ‘Demoklas’in Kılıcı’ gibi sallanıp duruyor üzerimizde. Şimdi bu eşiğin hemen altına gelindi.
Tırmanma süreci bu şekilde devam ederse işler pek de iyi bir yere gitmeyebilir. Kış yaklaşıyor. Her ne kadar bugüne kadar kamuoyunda ‘doğal gaz’ üzerinden ele alınsa da kış mevsiminin harp sahasına da etkileri olacak. Ruslar çıtayı daha da yükseltebilir. Her zaman olduğu gibi savaşın kaybedeni yine siviller oluyor, kazanan ise bir avuç siyasi. Savaşın sisi tüm kıta Avrupa’sını sarıyor…”