İsrail’in Filistinlere Yönelik Ev Yıkım Politikası: Toplu Cezalandırma Yöntemi

Gazze’de 15 aydan fazla süren yoğun bombardımanın ardından, şehirde büyük yıkım ve tahribat gözlemleniyor. Resmi rakamlar, İsrail’in uyguladığı soykırım nedeniyle çeşitli sektörlerde zararların 50 milyar doları aştığını gösterirken, 2 milyondan fazla Filistinlinin yaşadığı bölgede; 450 bin konutun 170 bini tamamen yıkılmış, 80 bini ciddi şekilde zarar görmüş, 200 bini ise kısmen hasar görmüş durumda.
Tarihsel Bir Politika
İsrail’in ev yıkım politikası, sadece günümüze özgü bir uygulama değil. İngiliz Mandası döneminde, 1936-1939 yılları arasında Filistin direnişine katılanların evlerine yönelik yapılan saldırılar, bazı köylerin tamamen yok olmasına neden olmuştu. 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi ise işgal altındaki bölgelerde özel mülklerin tahrip edilmesini askeri gereklilikler dışında yasaklıyor.
Caydırıcı ve Demografik Amaçlar
İsrail, Filistinlilere yönelik ev yıkımlarını, direnişi caydırmak, toplu cezalandırma uygulamak, Filistinlilerin mallarına el koymak ve yerleşim yerlerini genişletmek amacıyla kullanıyor. ‘İkinci İntifada’ sırasında benimsediği bu yöntem, Tel Aviv tarafından caydırıcı bir politika olarak meşrulaştırıldı. 2005 yılında ise, koşullar değişmediği sürece ceza niteliğindeki ev yıkımlarının durdurulması yönünde emir verilse de uygulamalar kesintisiz devam etti.



Uygulama Yöntemleri
İşgal güçleri, ev yıkım operasyonlarında çeşitli askeri araç ve yöntemlerden yararlanıyor:
- Askeri Buldozerler ve Ekskavatörler: Zırhlı araçlar, çok katlı binaların yıkımında kullanılırken, düşük riskli küçük evler için tekerlekli buldozerler tercih ediliyor.
- Patlayıcı Maddeler: Batı Şeria’nın Cenin Mahallesi’nde, aynı anda 23 evin havaya uçurulduğu bildirildi. Bu yöntem, Gazze Şeridi’nde de kitlesel yıkım operasyonlarında sıkça kullanılıyor.
Uluslararası Hukuk ve Tepkiler
Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 53. maddesi, işgal altındaki bölgelerde özel mülklerin tahrip edilmesini yasaklasa da, İsrail, Filistin topraklarının söz konusu sözleşmeye taraf olmadığını öne sürerek bu uygulamaları savunuyor. Ancak, Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları kuruluşları, ev yıkımlarını toplu cezalandırma biçimi olarak değerlendirip kınıyor.
Sonuç
İsrail’in Filistinlilere yönelik ev yıkım politikası, tarihsel kökenleri olan ve günümüzde de devam eden tartışmalı bir uygulama olarak öne çıkıyor. Uluslararası toplum, bu yöntemlerin insan hakları ihlali boyutuna dikkat çekerken, uygulamanın durdurulması yönünde çağrılar sürüyor.