Memlekette Çocuk Olmak
Yarımda olsa bir şeylerin farkına varmanın başlangıcıydı çocukluğumuz… Sabah ezanıyla ayakta, en geç akşam on da yatakta, liseye kadar böyle geçti yolculuğumuz… Gördüğümüz en güzel manzaraydı Nefel dağı… Ana Okuluna gidip, maketten evler yapmayı öğrenemediysek de sırtını dağlara yaslamış meşelere tırmanırdık. Patika yollarda çamurdan evler yapardık. Vücudumuzun mayasındaydı dik yamaçlar, sarp kayalıklar…
Toprak kokan sokaklarda misket oynar, top koştururduk mahalle aralarında, taşlardan kale direklerimiz vardı bizim… Topumuz düşerdi mısır tarlasına, kovalardı bizi çilli Fadime…
Canımız meyve çekmeyegörsün, göz hakkı söz hakkı nedir bilmezdik, önümüze geleni budayıp dökerdik. Her gün başka bir şikâyet, eve gitmeye korkardık akşamları, her ne kadar azar işitsek de, kulağımız çekilse de boylu boyunca, huylu huyundan vazgeçmezdi. Ne bilirdik hile hurdayı, aklımızda cinlik vardı, oyun oynamak vardı. Saklambaç, köşe kapmaca derken akşama yorgun düşerdik.
Pilli bir el radyomuz vardı. Akşamdan akşama önce ajans haberlerini, ardından “Eşeğimiz Kırık Kulak” adlı oyunu dinlerdik. Ceviz, fındık, kuru dut, kuru üzüm eksik olmazdı evimizden… Elma, portakal, mandalina babam çuvalla taşırdı eve, eksik etmezdi çok şükür… Akşama toplanırdı komşular muhabbet etmeye sarı ampulün mecalsiz ışığında…
Kimleri gördük tanıdık adam gibi adam
Yiğit namıyla anılırdı bizim oralarda
Kara dayı, Ömer baba, dedem Mehmet
Kuru İsmail, Sadık, Onbaşı, Pala.
Kış bir başka geçerdi beyazdan öte, karlar ülkesine dönerdi memleket, bir metre kalınlığını bulurdu. Kartopu, kardan adam, kar üstünde kayardık naylon muşambalarla, üst baş sırılsıklam mosmor olurdu ellerimiz ayaklarımız…
Baharda açardı menekşeler, ellerimizde fırıldaklar, kelebek peşinde koşardık. Çilek toplardık yamaçlardan, çiçeklerden taç yapardık, sevgili nedir bilmesek de…
Yaz gelince çay filizlenirdi bahçelerde, herkes çay biçerdi tarlalarında… Tekne gölümüz vardı, yüzmeyi öğrenirdik çırılçıplak beyaz külotla… Deniz bize uzak olmasa da, umut uzaktı süslü şehir balkonlarında… Karadeniz’e beyaz bakardık, ama hiç değişmezdi yeşil ile mavi…
Ve hiç değişmezdi çocuk olmak…
Saygım ile…