Dolar 34,2603
Euro 37,3795
Altın 2.915,74
BİST 8.699,19
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun 19°C
Yağmurlu
Samsun
19°C
Yağmurlu
Pts 21°C
Sal 22°C
Çar 17°C
Per 16°C

Memlekette Çocuk Olmak

Müzisyen, Şair, Yazar...İndex Yayınları
11 Ekim 2022 20:16

Yarımda olsa bir şeylerin farkına varmanın başlangıcıydı çocukluğumuz… Sabah ezanıyla ayakta, en geç akşam on da yatakta, liseye kadar böyle geçti yolculuğumuz…  Gördüğümüz en güzel manzaraydı Nefel dağı… Ana Okuluna gidip, maketten evler yapmayı öğrenemediysek de sırtını dağlara yaslamış meşelere tırmanırdık. Patika yollarda çamurdan evler yapardık. Vücudumuzun mayasındaydı dik yamaçlar, sarp kayalıklar…

Toprak kokan sokaklarda misket oynar, top koştururduk mahalle aralarında, taşlardan kale direklerimiz vardı bizim… Topumuz düşerdi mısır tarlasına, kovalardı bizi çilli Fadime…

Canımız meyve çekmeyegörsün, göz hakkı söz hakkı nedir bilmezdik, önümüze geleni budayıp dökerdik. Her gün başka bir şikâyet, eve gitmeye korkardık akşamları, her ne kadar azar işitsek de, kulağımız çekilse de boylu boyunca, huylu huyundan vazgeçmezdi. Ne bilirdik hile hurdayı, aklımızda cinlik vardı, oyun oynamak vardı. Saklambaç, köşe kapmaca derken akşama yorgun düşerdik.

Pilli bir el radyomuz vardı. Akşamdan akşama önce ajans haberlerini, ardından “Eşeğimiz Kırık Kulak” adlı oyunu dinlerdik. Ceviz, fındık, kuru dut, kuru üzüm eksik olmazdı evimizden… Elma, portakal, mandalina babam çuvalla taşırdı eve, eksik etmezdi çok şükür… Akşama toplanırdı komşular muhabbet etmeye sarı ampulün mecalsiz ışığında…

Kimleri gördük tanıdık adam gibi adam

Yiğit namıyla anılırdı bizim oralarda

Kara dayı, Ömer baba, dedem Mehmet

Kuru İsmail, Sadık, Onbaşı, Pala.

Kış bir başka geçerdi beyazdan öte, karlar ülkesine dönerdi memleket, bir metre kalınlığını bulurdu. Kartopu, kardan adam, kar üstünde kayardık naylon muşambalarla, üst baş sırılsıklam mosmor olurdu ellerimiz ayaklarımız…

Baharda açardı menekşeler, ellerimizde fırıldaklar, kelebek peşinde koşardık. Çilek toplardık yamaçlardan, çiçeklerden taç yapardık, sevgili nedir bilmesek de…

Yaz gelince çay filizlenirdi bahçelerde, herkes çay biçerdi tarlalarında… Tekne gölümüz vardı, yüzmeyi öğrenirdik çırılçıplak beyaz külotla… Deniz bize uzak olmasa da, umut uzaktı süslü şehir balkonlarında… Karadeniz’e beyaz bakardık, ama hiç değişmezdi yeşil ile mavi…

Ve hiç değişmezdi çocuk olmak…

Saygım ile…

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.