Türklerin Mitolojisi Neden Saklanıyor?
Mitoloji deyince aklımıza bir çırpıda Yunan, Mısır gibi kavimlerin mitlerinin anlatıldığı efsaneler aklımıza gelir. Konuyla ilgili toplumda bir araştırma yaptığımda kendini Türk olarak tanımlayan yaşça her kesimden ve toplumsal sınıftan insanın Türklerin mitolojik unsurlarından bi haber olduğunun farkına vardım.
Tespitlerimde, İlkokulda okutulan Dede korkut hikâyeleri ve Al Er Tunga destanlarından öte gitmeyen bi sığ bilginin daha iler ki sınıflarda bir anda yok hükmünde sayıldığı ve ne ders kitaplarında nede toplum hafızasında yer bulmadığını gözlemledim. Mitolojileri doğuran, mit kavramı kısa anlatımıyla kuşaktan kuşağa yayılan, toplumun dış gücü etkisiyle zamanla biçim değiştiren, yaratılış ve evrenin doğuşuyla ilgili imgesel anlatımı olan halk öykülerine verilen isimdir.
Peki, mitoloji neden gereklidir? Toplumun dayandığı değer yargılarını, Ahlak kavramını, beşeri ilişkilerin geliştirilmesi ve Toplum düzeni için gereklidir. Peki, ne işe yarar? Mitolojiler, Toplumu bir arada ortak amaç ve gelecek inancının harcıdır. Türklerin mitolojik karakterleri ve hikâyeleri İslam dinin Türkler tarafından kabul edilmesinden sonra bir köşeye sapıtıp atılmış, Çin kaynaklarında yazılı tarihi Milattan önce 3300 yıllara kadar giden devasa bir toplumun hafızası tamamen silinmişti.
Oysa mitolojiler toplumun değer yargılarını var eden ağacın kökleri, kılcal damarları ve zenginliğidir. Yunanlılar, Helen kültürü ve mitolojilerini, Zeus, Afrodit, Dionisos, denizler tanrısı Posedion’ u bütün dünya kültürüne pompalarken, İskandinav ülkeleri Vikingler ile Mısırlılar İsis, Amon Ra, Horus’un gözünü bütün Dünyaya pazarlamaktadır. Türk Mitolojisi hususunda Akademik çevreler tarafından birçok yayın yapılmış olsa dahi bunlarda Bilimsel çevrelerde tartışma konusu olmaktan öteye gidemediğini gözlemledim. Böylece kolları sıvayıp bir yılın sonunda “Türk Mitolojisi ve Şamanizm” adlı kitabı yayın hayatına hazırladım. Kitap önemliydi çünkü derinlerde kuruyup kalmış Türk Mitolojisi ve inançları ile günümüzün değerleri arasında kopan irtibata bir can suyu vererek o kültür zenginliğinin yeniden canlanmasını sağlayacağına emindim.
Böylece başlayan serüvende 9 ay boyunca kitapla ilgili konferanslar verdiğimde toplumun geçmişe dair ilgisinin ne kadar büyük olduğunu fark ettim ve iyi ki bu eseri yayın hayatına hazırlamışım dedim. Araştırmalarımda; İslami değerler sandığımız birçok inanışın aslında eski inancımız olan Şamanizm içinde yer alan Gök tengri inancından gelenek ve göreneklerimiz ile inancın içerisine girdiğini fark ettim.
Gök Tengri inancından; Nazar boncuğu, kötülükleri savmak için Tahtaya vurulması, Eşikte durulmanın uğursuzluk getirdiği, Dilek için çaput bağlanması, düğün ve ölüm törenlerinde yaklaşık iki yüz adet inanışın geçmişteki inanç sisteminin İslam Dininin temel ritüellerinde olmamasına rağmen Anadolu Coğrafyasında yaşatıldığını fark ettim. Türk Mitolojisindeki birçok karakter isminin Umay, Gökalp gibi yüzlercesinin doğan çocukların isimleri olduğunu ve halen toplumda yaşatıldığını gözlemledim.
Geçmişin izleri ile bağlantısını kesmiş bir toplum nerelere sürükleneceği bellidir. Ünlü tarihçimiz Halil İnancık’ın “Tarihte hayattır. Bu hayatı canlandırmak için bize hakikatler, geçmişten bir tablodaki parçalar gibi gelir” Sözünü şiar alarak “Türk Mitolojisi ve Şamanizm” Adlı eserimle Puzzledeki eksik bir parçayı daha tamamladığımdan dolayı mutluyum. Yaz boyunca tatillerinizde umarım Anadolu’daki Efes, Milet, Pataya gibi Helen ve Frig tarihi kalıntılarını kültür gezilerinizde inceleme fırsatı bulurken bunun yanına Milattan Önce binlerce yıl Anadolu coğrafyasında yaşamış Türklerin ön ataları, Sümer, Hitit, İskit ve Saka Türklerinin izlerini sürmenizi tavsiye ederim…