İslam’ca Düşünen ve Yaşayan Hocam; Erbakan
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Vefatının 12. yılında Erbakan Hocamızı özlemle ve rahmetle anıyoruz. Elbette ki onu hayırla anacağız. Çünkü o, İslam’ca düşünen, yaşayan, bütün insanlığın saadet bulması için malıyla, canıyla cihat eden Hocamız, liderimiz mücahit Erbakan idi. Allah ondan razı olsun. Bizler; “hayatın iman ve cihattan ibaret bir imtihan” olduğunu ondan öğrendik. O bize yaratılış gayemizi şu sözleriyle hatırlatmıştır: “Şu dünyaya gönderiliş gayemiz olan kulluk imtihanını başarabilmek için, üç tane temel ve birbirini tamamlayan esas vardır. 1- Her şeyden önce İslam’ı öğrenmek, İslam’ın her konudaki emrini bilmek, 2- Öğrendiğimiz İslami esaslara göre yaşamak, Kur’an’ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, 3- Her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslam’a göre, yani İslam’ca düşünmek. Yani, itikat ve ilmihal konularını öğrendiği, bildiği ve bir kısım ibadetleri yerine getirdiği halde, ticaret, siyaset ve devlet hayatında müşrikler gibi düşünen, olayları batılı ve cahili ölçülerle değerlendiren bir kimse, hakikat nazarında mümin sayılamaz. Örneğin, beş vakit namazı imamın arkasında ve tadil-i erkânıyla kılan bir insan, içinden “camiden çıktıktan sonra, sattığım tarlanın parasını acaba hangi bankaya yatırsam?” diye geçiriyor ve rahatlıkla faiz yiyorsa, bu kişi İslam’ca düşünmüyor demektir. Müslüman’ca düşünmenin üç temel esası vardır. 1- Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü ölüm bize, çok yakındır. 2- İslam dini, Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Hâşâ, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır. 3- İslam dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona haktır, hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. Çünkü İslam, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.” Erbakan Hocamızın bu sözlerinden çıkaracağımız ders, İslam’ın temel prensiplerine aykırı hiçbir konuda, hiçbir kimseyle mutabık olamayız, Hakka batılı karıştıramayız. Haram olan şey, bizim niyetimizle helal olmaz. Erbakan Hocamız bize bu şuuru kazandırmıştır. Onun şu sözü anlamlıdır: “İslam’ı, ırkçılık gibi batıl ve bozuk şeylerle karıştırmak esasına dayanan sentezcilik düşüncesi de, itikadi bir sapıklıktır.” Bunun için Millî Görüşçüler, her zaman açıları sağlam, şuurlu Müslüman olmanın derdini taşırlar.
AÇI BOZUKLUĞU
Erbakan Hocamız, açı bozukluğunu şöyle tanımlamıştır: “Dünyadan Ay’a gönderilen bir füzede bir milimlik bir açı sapması olsa, bu açı giderek büyüyecek ve neticede o füze Ay’a değil başka bir gezegene gidecektir. Aynen bunun gibi, imani ve itikadi konularda başlayacak çok az bir şüphe ve sapma bile, insanı giderek İslam’dan uzaklaştıracak ve bu sapıklık, sonunda sahibini cennete değil, cehenneme taşıyacaktır. İslam, bize ve zamana uymaya mecbur değildir. Ama herkes ve her zaman, İslam’a uymak mecburiyetindedir. İslam, beş temel üzerine bina edilmiş bir hakikat sarayıdır ve hayat programıdır. Yoksa sadece bu beş şeyden ibaret zannedilmesi hatadır. Zira sadece bir kısmına inanmak ve yaşamak İslam değildir. İslamsız bütün nimetler ve saadetler eksiktir. Bu nedenle; ‘bugün dininizi ikmal ettim ve nimetlerimi tamamladım.” ayeti en son indirilmiştir. İslam, ancak kendi orijinal kavramlarıyla anlaşılır ve anlatılır.”
İSLAMSIZ OLMAZ
Erbakan Hocamızın hareket noktası; “İslamsız saadet olmaz” esası olmuştur. Besmelesiz ve Fatihasız hiçbir işe başlamaz, yazı yazacağı kâğıt veya sayfanın başına mutlaka “besmele” yazardı. Onun İslam ile ilgili düşüncesi şudur: “İslam, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.
İslam, en yücedir ve ondan yüce hiçbir şey yoktur. Bu geçek peygamber hadisiyle ve Allah’ın kitabıyla hükümleşmiştir. İslam’ın dışında hiçbir hak ve hakikat yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayra mazhar olamaz. Şerden ve zarardan arınmış sayılamaz. Mutlaka yeterli ve yararlı olduğu savunulamaz. Kelime-i Şehadet getirip iman etmekle her işimiz bitmiyor, tam aksine, kulluk imtihanımız yeni başlıyor. Yani Kelime-i Şehadet, bir nevi, Kur’an programıyla yapılan kulluk imtihanına giriş belgesidir. Bugün İslam’ın evrenselliğini ve herkes için saadet nizamı olduğunu hemen hemen bilmeyen kalmamış gibidir. Bizlerin yapması gereken, yalanla ve çirkinlikle uğraşmak değil, doğru ve güzel olanla uğraşmaktır. İslam’ı ise bütünüyle; tüm kurum ve kurallarıyla tebliğe memur ve mecburuz. İslami tebligatta muhatabımız istisnasız bütün insanlardır. Öyle ise görüşü ve görüntüsü ne olursa olsun, davamız herkese anlatılmalı, davet her kesime yapılmalıdır. Tebliğ ve davet bizden, hidayet Allah’tandır.”
DİRAYET
Erbakan Hocamız, hayatını insanlığa faydalı olmak için vakfetmiştir. O bu konuyu şöyle açıklar: “Bazen bize soruyorlar: ‘Bütün okulları birincilikle bitirmişsiniz. Deha seviyesinde bir beyne sahipsiniz. Bilim dünyasında büyük buluşlara imza atmışsınız. Bir bilim adamı olarak kalıp, ilmi buluşlara imza atsaydınız, insanlığa bu şekilde hizmet etseydiniz daha iyi olmaz mıydı?’ Bizim cevabımız şudur: ‘Bir üniversitede profesör olabilirsiniz. Nobel ödülleri de alabilirsiniz; ama ülkenizin insanı bugün olduğu gibi açsa, sefalet ve zorluklar içerisindeyse, dünyada 300 bin çocuk yoksulluk içinde, açlıktan ölüyorsa, sizin Nobel ödülleriniz ne işe yarar? Haksız bir davada zirve olmaktansa, hak davada zerre olmayı tercih ederiz.” Bunun için Erbakan Hocamız; “malıyla canıyla cihat eden bir Müslüman olarak anılmayı” dünyalıklara tercih etmiştir.” Selam hidayete tabi olanlara…