Erbakan’ın Yolu, İslam
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Peygamberimiz; “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez” buyurmuştur. Çığır açan, insanlara saadetin yolunu gösteren, adil düzenin, yeni bir saadet dünyasının kurulması için mücadele eden kimselere toplumun teşekkür etmesi, kıymetini bilmesi önemli bir Müslümanlık görevidir. Peygamberler; insanlara saadetin yolunu tebliğ eden, bu konuda onlara önderlik ve rehberlik eden Allah’ın elçileridir. Peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa son peygamberdir. Ona salât ve selam ederiz. Vefatından sonra onun bize miras bıraktığı İslam yolunu gelecek nesillere tebliğ ve teklif edecek olanlar, O’na ümmet olmanın şerefine ermiş âlimler, din ve düzen olarak İslam’da karar kılmış liderler ve kadroları olacaktır. Ashab-ı kiram efendilerimiz, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar bu mübarek görevi titizlikle yerine getirmişlerdir. Osmanlı’nın yıkılmasından sonra İslam coğrafyası bir fetret dönemine girmiş, insanları hayra çağıran, iyilik düzenini emreden, kötülük düzenini men eden tek bir ümmet olması gereken Müslümanlar, çeşitli batıl cereyanların etkisiyle, bölünüp parçalanmıştır. İşin farkında olan kimi âlim ve fikir adamları, ümmeti toplamak için çeşitli hareketler başlatmışlardır. Bu hareketlerden bir tanesi, belki de en önemlisi Milli Görüş hareketidir. Bu hareket, 1969 yılında Necmettin Erbakan ve arkadaşları tarafından başlatılmıştır. Bu hareket, Erbakan Hoca’mız tarafından “asrın en mühim harekâtı” olarak tanımlanacaktır. Bu hareketin en önemli hedeflerinden birisi de “İslam Birliği”ni kurmaktır. Erbakan Hoca’mız, bu hedefi şöyle ifade etmiştir: “Bakın huzurlarınızda inanarak söylüyorum: Dünyanın bu gidişatı karşısında hiç kimse İslam birliğinin kurulmasına mani olamayacaktır. Bu kaçınılmaz bir zarurettir. İslam birliği mutlaka ama mutlaka kurulacaktır.” Erbakan Hoca’mızın takip ettiği tek yol İslam’dır. O her yerde, herkese sadece İslam’ı anlatmıştır. Ona göre kulluk imtihanını kazanmanın başka bir yolu yoktur.
FİKRİ ÇALIŞMA
Erbakan Hoca’mızın yaptığı çalışmaların başında “fikri çalışmalar” gelir. Hocamız bu çalışmaları “İslamsız Saadet Olmaz” esası üzerinden yürütmüştür. Yaptığı konuşmalarda, verdiği konferanslarda, eğitim seminerlerinde kazandırmaya çalıştığı tek şey, İslami şuur olmuştur. “İslam ve İlim, Doğuda, Batıda ve İslam’da kadın, Maarif Davamız” gibi konferanslar buna yöneliktir. O bu fikri çalışmaları; İslam’ın, hak, batıl, cihat gibi kendi orijinal kavramları ile yapmıştır. Onun bu konuda söylediği bazı sözlerini birlikte hatırlayalım.
ü “İslam, bütün insanlığı eşit haklara sahip görür, hakkı üstün tutar, sömürüyü reddeder, kimsenin kimseye kul ve köle olmasını kabul etmez. Bu yüzden Siyonizm tarihi boyunca, hep hakkı üstün tutan İslam’ı hedef almıştır. Şeytan, Allah’ın mevcudiyetini ve kudretini bildiği gibi, Siyonist Yahudi de İslam’ın canının cihat olduğunu bildiği için, bütün gücüyle Müslümanların cihat ruhunu söndürmeye çalışmaktadır.”
”Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir.”
”Cennete girmek için, mutlaka Müslüman olmak gereklidir. Ancak bu dünyada, adil bir düzenin himayesinde, huzur ve emniyet içinde yaşamak için, sadece ‘insan’ olmak yeterlidir.”
”Hakk’ı üstün tutmak her zaman saadet getirir. Cihat izzet ve aydınlık, gevşeklik ise zillet ve karanlıktır. Hakk’ın tesisi için çalışmamakla batılın hâkimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur. Dönmelikten hayır gelir mi be ahmak.”
”Kanunlar ve nizamlar ne kadar mükemmel olursa olsun, onu tatbik edecek insanın içerisine hak ve adalet sevgisi girmemişse, netice tersine tecelli edecek, adalet yerine adaletsizlik, sosyal adalet yerine sosyal istismar hâkim olacaktır.”
”Ameller, niyetlerle tartılır. Yani yapılan işler ve ibadetler niyetlere göre değerlendirilir. Neyi elde etmek istediğimiz ve neleri gaye edindiğimiz önemlidir.”
“Namaz dinin direği, cihat ise zirvesidir. Cihat, huzur ve hürriyet içinde yaşanacak, temel insan haklarına saygı duyulacak bir ortamı hazırlama gayretidir. Ülke içerisinde yapılan ilmi, ahlâki ve siyasi hizmetlerdir.”
ü “Kabir suali bir nevi kimlik tespitidir. İnsanın gerçek kimliği ve kişiliği ise, tarafgirliği ile belirlenir. Bir insan Hakk’ın mı, yoksa batılın mı safındadır, sorusunun cevabı oldukça önemlidir. Cenab-ı Hakk’ın en sevdiği insan, sorumluluğunu bilen ve kendi görevini en iyi şekilde yerine getiren insandır. Görevini ciddiyet ve titizlikle yapmak ‘ihsan’ makamıdır. Biz, başkalarının değil, kendi muhasebemizi yapmak ve hesabımızı sağlam tutmakla mükellefiz.”
İNANANLAR KARDEŞTİR
Erbakan Hoca’mız, inanç birliğini ve bu birliğe dayanan kardeşliği her şeyin üstünde tutardı. Bunu ondan dinleyelim: “Bizim inancımızda kimse kendisi için yaşamaz, kardeşi için yaşar. Menfaatçiliği öldürmenin yolu budur. Hadis-i şerifte de buyrulduğu gibi: ‘Gerçek iman sahibi kişi, kendisi için sevip istediğini mümin kardeşi için de isteyendir.’ Çünkü insanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Ancak, iyilik kendi kendine olmaz. İyilik çalışmakla olur, cihat etmekle olur. Bizim yaptığımız iş cihattır. Cihat bir insanlık vazifesidir, ibadetlerin en büyüğüdür.” Ona göre, inanç kardeşliği İslamsız olmaz. “Düşmanlar ve canavarlarla dolu ıssız ve karanlık bir ormandan kurtulmak için; tehlike bölgelerini ve güvenlik yollarını gösteren bir haritaya, doğru yön tayinine yarayan bir pusulaya, çevremizi aydınlatacak bir ışığa ihtiyaç vardır. İşte, haksızlık ve şeytanlıklarla kaplı bir dünyada, selamet yolunu bulmak için de Kur’an bir harita, akıl bir pusula, iman ise önümüzü aydınlatan bir fener hükmündedir.” Onun bütün Milli Görüşçülere telkini şudur: “Ey yürekleri dağlar kadar büyük ve azimleri kayalar kadar sağlam Milli Görüşçüler, Saadet Partililer! Ne olursa olsun, gelecekten asla ümit kesilmeyecektir. Tarihe bakın, inancınıza sarılın, Milli Görüş’e sarılın. Zulüm ebedi olamaz, kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır.” Selam hidayete tabi olanlara…