Türkiye’nin Önemi
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Zengin tarihi mirasının yanında Türkiye, dünyanın merkezinde, üç kıtanın birleştiği yerde, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi dünyanın en sorunlu bölgelerine komşu; ama aynı zamanda enerji ve ticari yolların kavşak noktasında, çok önemli bir konumda bulunmaktadır.
Türkiye, tarihte olduğu gibi, bu müstesna konumunun yanında, genç, dinamik ve yetişmiş insan gücü ve tabii kaynakları ile dünyanın ilgi odağı bir ülkedir. Milli Görüş=Saadet Partisi; barış, diyalog, adalet, eşitlik, işbirliği, insan hakları ve özgürlükler ilkelerine dayanan politikalarla Türkiye’nin bu potansiyellerini insanlığın saadeti için kullanmakta kararlıdır. Milli Görüş iktidarında Türkiye, batılı ülkelerle gireceği dengeli ilişkilerle, özellikle barış ve insan hakları gibi değerlerin tüm dünyada yaygınlaşmasına öncülük eder. Ve yine “Karadeniz Ekonomik İş Birliği” ülkeleriyle, tarihi, manevi ve soydaşlık bağlarıyla bağlı olduğu Türk Cumhuriyetleri ile her türlü ilişkileri en ileri düzeye taşıyarak, bu ülkelerin kurulacak adil uluslararası sisteme dâhil olmalarını sağlar. Türkiye, aynı şekilde, doğu ve güneyindeki tarihi ve manevi bağlarla bağlı olduğu Müslüman ülkelerle de, her sahada en ileri derecede işbirliği içinde olmak suretiyle, yoksulluğun kalkması, dünya barışı ve adil uluslararası ilişkilere katkıda bulunur. Yeni bir dünyanın çekirdek kuruluşu olan D-8 atılımı çerçevesinde, kalkınmakta olan ülkeler arasında en ileri derecede yardımlaşma ve işbirliğinin sağlanması, kurulacak adil uluslararası sistemin tesisi için önemli bir adım olacaktır. Milli Görüş iktidarında; işte bu tarihi ve coğrafi şartlar, Türkiye’ye yeni bir dünyanın kurulmasına öncülük etme imkânını verecektir. Bundan dolayı, Türk dış politikasının bu amaçlara göre yürütülmesi, Türkiye’nin bütün ülkelerle ilişkilerini işbirliği ve yardımlaşma anlayışı ile en ileri derecede gerçekleştirmesi Milli Görüş iktidarı ile sağlanabilir.
LİDER OLMAK VARKEN
Türkiye’nin geliştireceği esnek ve çok alternatifli stratejilerle, imkânlarını, uluslararası ekonomik, siyasi ve güvenlik ilişkilerinde dinamik bir şekilde kullanması bir zorunluluktur. Eğer, milli şuurun yoğun temposu yerine, işbirlikçiliğin kolaycılığını tercih eden ve lider ülke olma yerine uydu olmaya razı olan güdümlü dış politika geleneğinde ısrar edilirse, bırakın konumumuzu, tarihi ve manevi zenginliklerimizi küresel etkinliklere dönüştürmeyi, sınırlarımızı korumak bile tehlikeye girer. Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin bütünlüğünü, Sovyetlerin sıcak denizlere inmesinin önünde bir engel olduğu için destekleyen mihraklar, şimdi Türkiye’nin Ortadoğu’daki güçlü etkinliğini ve adil yeni bir dünyanın kurulmasına öncülük yapmasını BOP için zararlı görmektedirler ve bu sebeple bölünmesini istiyorlar. ABD ve İsrail’in birlikte yürüttüğü BOP projesinin hayata geçirilmesi, Türkiye’nin bölünmesine bağlıdır. Ayrıca bölgede ve dünyada yaşanan krizlerde de görülmüştür ki, NATO gibi uluslararası güvenlik şemsiyeleri artık sınırların garantisi değildir. Yine Filistin, Doğu Türkistan, Suriye, Keşmir, Yemen, Libya ve Irak’ta da görüyoruz ki, “evrensel insani değerlere” kimse itibar etmiyor. Bu sebeple Türkiye, ortaya çıkan yeni uluslararası durumu ve burada üsleneceği konumunu ciddi bir şekilde yeniden değerlendirmek zorundadır. Uluslararası konumun yeniden değerlendirilmesi, milletimizin sahip olduğu Milli Görüş esaslarının da göz önüne alındığı bir yenilenme süreci ile uyumlu olmalıdır. Kendini tanımlamakta bile güçlük çeken bir toplumun, uluslararası strateji oluşturmada siyasi bir irade ortaya koyabilmesi mümkün olmaz. Milli Görüş’ün diğer zihniyetlerden temel farkı, inancımıza, tarihimize kültürümüze bağlılık farkıdır. İşbirlikçi zihniyetler, bilerek veya bilmeyerek Türkiye’nin sıradan bir ülke olmasını hedef almaktadırlar. Milli Görüş ise; Türkiye’nin özellikleri dolayısıyla, yeryüzünde huzur, barış ve bütün insanlığın saadeti için özel hizmetler yapmak zorunda olduğunu bilmekte ve Türkiye’nin kendisine saygı ve sevgi duyulan “Yaşanabilir Bir Türkiye“, “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” kurulmasına öncülük yapması gerektiğine inanmaktadır. Bundan dolayıdır ki, Milli Görüş’ü temsil eden Saadet Partisi’nin, bir an evvel iktidara gelmesi, Türkiye için hayati bir önemdedir. Bu ise Milli Görüşçülerin lider ve kadro olarak, ne kadar büyük bir sorumluluk taşıdığını ortaya koyar.
TEHDİTLER
Doğru bir tedavi için doğru bir teşhis ön şarttır. Bu teşhisi hakikaten yapabilmek için, emperyalist ABD, AB ve İsrail’in işbirlikçi yönetimleri kullanarak attıkları adımları dikkatli bir şekilde takip etmek ve değerlendirmek gerekir. Batı’yı razı etmek için yürütülen politikalar, ülkemizi altından kalkılması her geçen gün daha da zorlaşan tehlikelere sürüklemiştir. Kıbrıs bir hiç uğruna feda edilmektedir. Çok büyük stratejik önemi olan bu adada uluslararası anlaşmalarla sağlanan haklarımızdan taviz verilebileceği konuşuluyor. Ege’de Yunanistan’la olan, karasularının 12 mile çıkartılması Yunanistan’ın lehine gelişme göstermektedir ki, bu Ege Denizi’ni bir Yunan gölü haline getirir. ABD ve İsrail bu konuyu sürekli kaşıyor. Medeniyetler ve Dinler Arası Diyalog kapsamında yürütülen çalışmalar, tek taraflı işlemekte, kendi sağlam değerlerimiz sulandırılmakta, hatta terk edilmektedir. Türkiye; yanlış para politikası, serbest pazar ekonomisi aldatmaları, borçlar, yanlış özelleştirme politikaları ile ekonomik bir esarete sürükleniyor. Tarım, sanayi, ticaret, bankacılık, haberleşme sektörleri bütünüyle ırkçı emperyalist sermayeye terk edilmiştir. Bütün bunlar birer münferit olay olmayıp, ırkçı emperyalizmin plân ve hedeflerinin uygulanması maksadıyla, yine onlar tarafından tanzim edilerek yürütülen olaylardır. Büyük İsrail’i kurmak için Türkiye’yi, “İşsiz, aç, borca esir ve dininden uzaklaşmış” bir ülke haline getirmek, onlar için önemli bir hedeftir. Bundan dolayıdır ki, Türkiye’de hiç vakit geçirmeden, Milli Görüş’ün iktidara getirilmesi ve şahsiyetli bir dış politika izlenerek “Uydu Değil, Lider Ülke” uygulamasıyla ülkenin kurtarılması kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Selam hidayete tabi olanlara…